29 Nisan 2009 Çarşamba

O(ks) bu ümmete emanet, bu ümmet O'na (ks)..

Asırlardır Kerbala der yas tutar bu ümmet..

Kainatın övüncünün -sallahü aleyhi vesellem- yadigarına, gözbebeklerine, ''reyhanı'' torunlarına sahip çıkamadı bu ümmet..!

Koruyamadı bu ümmet ''cennet gençlerinin efendisi'' seyyidleri..

Allahrasulünün -sallahü aleyhi vesellem- kanı, soyu, torunları, ehl-i beytini..


Bu yüzden seyyidlere karşı hep boynumuz bükük ve mahçubuz.

Bu yüzden ve -sallahü aleyhi vesellem- Efendimiz'e olan sevgimiz ve vefa adına seyyidlere hürmet ve bağlılıkta kusur etmemelidir.

Nasıl ki, İmam Azam (rha) Efendimiz ders okuturken, yanlarından oyun oynarken geçen her seyyid çocuk için hemen yerlerinden ayağa kalkar, edep tutmuşlarsa; bizim de ilk ödevimiz hem seyyid, hem kamil mürşid olan Gavs-ı Sani kuddise sirruh Hazretlerine sahip çıkmamız (kendimizce) şu zamanın ilk meselesi ve işidir.

Bunda sayısız menfaati olan biziz. O (ks) bize en önemli davamız, biricik davamız ''iman kurtarma'' meselesinde zaten sahip çıkmakla kalmıyorlar, büyük günahlarla aramıza-niyet ve ihlasımızca- duvar oluyor, korunma sebebimiz oluyorlar.Yani cismen kendisine ve seyyidlere sahip çıkan biz, manen bize sahip çıkan duacılarımız, klavuzumuz onlar.

Bediüzzaman Hz.(rha): Ahir zamanda milyonlar seyyidler cemaati, Hz.Mehdi (as)'ın öncü ordusunu hazırlayacak, buyurduğu bu azim topluluk; ehl-i sünnet sevadı azamı içinde bir sevadı azimdir.

İyi anlamak, ciddi ve kararlı olmak, bu ''sağlam ve kopmaz kulpa'' iyi yapışmak borcunda olmak, yalnızca bize kazandırır.

Biz gitsek de, gitmesek de; O (ks) ''hayatını, namazını, ölümünü Alemlerin Rabbi için'' zaten ikame edecektir. Bizler hakikatin/imanın şahidleri olarak; ''o gün rehberlerimizle, peşinden gittiklerimizle haşrolacağımız'' şuuru ile Menzil'e ne kadar çok gitsek, az olacaktır.

Oraya gidiş, imanı tecdid etmektir. Her asırda müceddid gelmesi gibi, her gidişte yeniden yenileniriz.

Feda olsun o ehl-i beyte en iyi binekler, meskenler..Elin adamı son model arabalara binerken, Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin (ra) Efendilerimize sahip çıkamamanın, taksiratını bu şekilde affettirmeli değil miyiz?

Yarın -sallahü aleyhi vesellem- bize sormaz mı, zamanınızda yaşayan ehl-i beytime bağlılığınız nasıldı diye!

Kıyl-u kaal imiş ilim..Herkes pekçok şey biliyor ama, an-la-mı-yo-ruz..

''Anlayan'' orada, yaşıyor.

Sen evliya kabri dolaş dur, şu efendi bu efendi dolan dur; nefsini gezdir, ömür sermayeni az değerli olana tüket dur.Sanduka seyredeceğine, gerçeğini seyredip anlamaya baksana ey nefsim!

Kişi böyle sevdiğiyle beraber olacak.Muhabbetli sofi, şeyhini yanına çeker buyurmuştu Muhiddini Arabi (ks) Hazretleri.

Evet bir akşam yattım yatağa, sağıma dönüp Sultanı düşünürken, bir el, sol omuzumu kavradı ve beni usulca salladı. Döndüm baktım, O (ks)..

Adıyaman'a 2bin km.uzaklıktaydım ama ''Gören gözü, tutan eli olurum.O el, uzağa da, yakına da erişir''(kutsi hadisten)

Erişmişti, karşımda gayet net, bana dişleri gözükecek kadar tebessüm ediyorlardı.

Ben muhabbetli değildim (zayıf olduğumdan), ikram edilmişti; haketmediğim bu lütufla sarhoş olmuştum yıllar önce..

Anam babam sana feda olsun ya seyyidAllah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder