31 Aralık 2009 Perşembe

Saba rüzgarı ve Yusuf’un gömleği

Az önce çok güzel bir yazı okudum. Yazıda bahsedildiği gibi gerçekten aşura günlerinde ılık meltem rüzgarları (yada saba rüzgarı) esiyordu..

Gök yüzü Mekke, Medine tavanı gibi aşağıya bize yaklaşmış; sanki bulutlara elimiz değecek yada bulutlar aralanıp da; hani sekarat-ı mevt zamanı kalkacak olan perdeler misali bize aynel yakiyn sahnesinden hakikatler sunacak gibiydi.

Mürşid (ks) gözüyle kainata bakmak nasıl bir duygudur. Hem ağır bir mes'uliyet hemde tarifi imkansız sırlar dünyası..

Ağır mes'uliyet evet, Gavs-ı Sani kuddise sirruh hazretleri nasılda genç yaşlarında bembeyaz nur oldular. Ya mahdumları Seyyid Saki Efendi..aman Allah'ım bembeyaz oldu..Nur içinde nur..
Oysa kendisini yıllar önce Avusturya, Viyana'da görmek nasip olmuştu..Daha yakın tarihlerde Almanya'da..Ve en son Menzil'de gördüğümde ''Hud suresi bizi yaşlandırdı'' hadis mealine mukabil, halifelik de Seyyid Saki Efendi'yi yaşlandırmıştı, zahir gözlere..

Her an nefs murakabesi ve mücahedesi ile bir ömür..Gavs-ı Sani- kuddise sirruh- hazretlerimizin yükünü ise idrakten aciziz.

Saba rüzgarı bizlere de O'ndan (ks) Onlardan kokular getir, o kokuları duyacak burnu (gönlü) bizlere nasip eyle ey lütf-u keremi sonsuz olan Allah'ım (cc).

Sevgilinin konağının havası, bizim için ab-ı hayattır.
Ey saba, Gavsımın toprağından bana bir hoş rüzgar getir.

Burada makale iktibas etmeyi düşünmüyorum ama Mustafa Özcan bey'in mezkur yazısı saklanacak kıymette olduğu için aşağıya alıyorum:

Saba rüzgarı ve Yusuf’un gömleği / Mustafa Özcan - Vakit


Peygamberler hem beşir hem de nezirdirler. Yani hem müjdelerler hem de uyarırlar. Allah’ın insanlardan başka diğer mahlukatı arasında da müjdeci ve korkutucu ayetleri ve askerleri vardır. Bunlara hayır ve şer güçleri demek de mümkündür. Sözgelimi, Yakup’a (Aleyhisselam) Yusuf’un kokusunu getiren bad-ı Saba olmuştur. Dolayısıyla rüzgar bulutları gibi bad-ı Saba da yeryüzüne müjde ile gelir. Cebrail ve Azrail aleyhisselam gibi. Bir de yakıcı ve kavurucu çöl sıcakları ve Hamsun rüzgarları vardır. Peygamberimiz helak olmuş bir kavmin ikamet yerinden geçerken hızlanırmış. Hamsun rüzgarlarına maruz kalan insanlar ya yerlerini değiştirirler ya da önlem alarak bu rüzgarlarla temastan kaçınırlar. Dolayısıyla müjdeci rüzgarlar olduğu gibi uyarıcı ve kahredici rüzgarlar dahi vardır. Ad’ı helak eden sumum veya yakıcı, kavurucu ve zehirli rüzgarlardan olan ‘sarsarin atiye’ ve ‘akim’ rüzgarı bunlardan birisidir. Bunlara genelde Samyeli denmektedir. Samyeli, Saba rüzgarının zıddıdır. Vurduğu yerlerde helaket ve felaket izleri bırakır gider. Buna mukabil, meltem tarzı ılık rüzgarlar da tam tersidir. Aşura gününde yaşadığımız latif hava latif isminin gönderdiği havalardan biri olmalı. Dışarıdan gelen bu latif rüzgarlar insanın içini ılık ılık ediyor. ‘Eyyamu nahisat’ yani bir şekilde ceza suretiyle gelen günler olduğu gibi eşref saati denilen saatler de vardır. Eşref bölgeler de elbette ki vardır. Aksi takdirde, Mekke, Medine ve Kudüs’ün diğer bölgelerden bir farkı kalmazdı. Peygamber Aleyhisselam da yaşadığı toprakları çok sevmiş ve onlara büyük bir sevgi bağıyla bağlanmıştır. Mekke’den çıkarken ‘kavmim beni çıkarmasaydı seni asla terk etmezdim’ buyurmuştur. Ve yine Uhud Dağı ile ilgili ‘o bizi sever, biz de onu severiz’ buyurmuşlardır. Hazreti Bilal, Mekke’nin kokusuna hasret gitmiş ve Saba rüzgarından oranın gülünü gülistanını taşımasını istemiştir. Elbette Kur’an’da zikrediliği gibi Zakkum ağacı olduğu gibi Tuba ağacı ve yeryüzünde onların misalleri ve timsalleri de vardır. Bunlardan birisi Yahudilerin ağacı olan Gargad’dır. Zeytin ve incir ve hurma Müslüman ağaçlarından olduğu gibi Gargad da Yahudilerin ağacıdır. Sarmaşık nasıl Masonların sembolü ise Gargad da hadis diliyle Yahudilerin sembolü olmuştur.

Saba rüzgarıyla karşılaştığım ilk kitaplardan birisi Hafız Divanı olmuştur. Hafız Divanı da Saba rüzgarı gibi hoş kokulu bir kitaptır. Hafız rintlik meşrebinin piridir. Saba ile alakalı bir kıtasında şöyle söyler:
Sevgilinin konağının havası, bizim için ab-ı hayattır.
Ey saba, Şirazımın toprağından bana bir hoş rüzgar getir.
Hazreti Yakup da onca hasretten sonra Saba’dan Yusuf’un kokusunu getirmesini dilemiştir. Saba rüzgarı ile İbrahim (A.S.) gömleği kardeş olarak Yusuf’un kokusunu getirmişlerdir. Yusuf Suresinde anlatıldığı gibi, Yakup Aleyhisselam ‘İnni leecidu rihe Yusufe’ buyuruyor. Yusuf’un rüzgarını ve kokusunu hissettiğini söylüyor. Celaleyn tefsirine göre, bu rüzgar birkaç günlük mesafeden Yusuf’un misk-i amber kokusunu taşıyan Saba rüzgarıdır. Yakup Aleyhisselam, Saba rüzgarıyla fısıldaşmasını istihza ve alay olma korkusundan dolayı doğrudan çocuklarına söyleyemiyor. Çocukları ise ‘biz seni eski kuruntuların içinde görüyoruz’ derler. ‘inneke fi dalalike’l kadim’ ifadesinden şunu anlamak mümkün. Seni hâlâ eski iyimserlik hastalığı içinde görüyoruz. Lakin iyimserliğin gerçeğe dönüştüğü an da çok geçmeden geliyor. Rüzgarı, Hazreti Yusuf’un gömleği takip ediyor ve gömlek gelince hakikat zuhur ediyor. Önce müjdeci saba rüzgarı geliyor. Sanki Aşura saba rüzgarının tulu ettiği bir an gibiydi. Ardından da Hazreti Yusuf’un gömleği teşrif ediyor. Bazı müfessirlere göre bu gömlek aslında Hazreti İbrahim’in Nemrut’un ateşinden kurtulduğu sırada üzerinde olan gömleğidir ve işte bad-ı Sabadan sonra müjdenin hakikati olan gömlek de geliyor. Bu gömlek, akabindeki Harun ve Musa Aleyhisselam’nı Ahit Sandığına benzer. Gömlekle birlikte hakikatin anlaşılmasıyla daha önce Yakup Aleyhisselam’ın iyimserliğiyle alay eden çocukları önce tevbe ediyorlar ve ardından rüyada olduğu gibi Mısır’da Yusuf’un ayaklarına kapanıyorlar. Hazreti Peygamber de yeniden Mekke’ye kavuştuğunda Yusuf-u sıddikin sünnetiyle amel ediyor ve ‘la tesribe aleykümü’l yevm’ buyuruyor. Size bugün kınama yoktur diyor ve hepsini ‘talik’ yani serbest ilan ediyor. Ardından Al-i Yakup tasını tarağını toplayıp Kenan diyarından Mısır’a göç ediyorlar. Böylece Kenanlı Yusuf’un en güzel kıssası mutluluk burcuna giriyor. Aşura’nın getirdiği badu Saba müjdesinin ardından yılbaşının da Yusuf’un gömleğini getirmesini; böylece iyimserliğin gerçeğe dönüşmesini niyaz ediyor. Yusuf ile Yakup’u buluşturan Saba rüzgarı inşallah 2010’da da ayrılan gönülleri ve sineleri yeniden buluşturan vuslat yılına dönüşür. Vema zalike alallahi biaziz...