5 Mayıs 2009 Salı

Rabıta ve Tevessül üzerine..


Şeyh Seyyid Muhammed Raşid el-Hüseyni kuddise sirruh hazretlerinin, Rabıta ve Tevessül Hakkındaki Görüşleri:

Seyda Hazretleri’ne bir gün ''Efendim, rabıta, tevessül ve himmet konularında bize sohbet eder misiniz?” diye sorulduğunda mübarek şöyle buyurmuştur:

''Tarikat-ı Nakşibendî’de mürşid rabıtası çok önemlidir. Çünkü müride en fazla fayda veren şeyh rabıtasıdır. Bir mürid şeyhinin ruhaniyetini manevî tasarruf ve yardımını her an yanında düşünmelidir. Hatta her attığı adımda şeyhinin ayak izlerine bastığını düşünerek onda (onun halinde) fani olmaya bakmalıdır. Çünkü insan şeyhine rabıta yapa yapa onun manevî tasarrufatı altına girer ve ondan istifade eder.

Müridin mürşidinden istifadesi iki şekilde olur: Birincisi, zahiren ondan şeriatı öğrenmek,. İkincisi, batınen şeyhin feyzinden istifade etmek.

Birincisinde her Müslüman, Müslümanca yaşaması için gerekli olan ilimleri öğrenmektedir. İkincisinde ise yine herkese farz-ı ayn olan ilahî muhabbeti tahsil, ihlasa ulaşma, ahlâk-ı hamideyi elde etme, kin, haset, ucub gibi çirkin sıfatlardan kurtulma gibi nimetleri elde etmektedir. Bu ilimlerin öğrenimi ve uygulanması ekseriya bir manevî tedavi neticesinde vukua gelir. Bu feyiz ve nisbet, kalblere tasarruf eden Cenab-ı Hakk tarafından verilir. Allah kime murad ederse Sadat-ı Kiram o tarafa yönelir ve o kimseye nasibini ulaştırır.

Bu işte herşey, şeyhin isteği ile değildir. Öyle olsaydı Gavs- Hizanî (k.s.) manevî emaneti (hilafeti) Seyda-ı Taği’ye değil, kendi çocuklarına verirdi.

Sadatın nisbeti, Peygamber Aleyhisselamın ümmeti için verilmiş bir rahmet, bereket ve hidayettir.

Geçmiş meşayih aynı usul ve meşreb üzere olmayıp, değişik şekillerde terbiye, ta’lim ve irşad içindeydiler. Mesela, Gavs-ı Hizani kendisi zahirî ilmi Molla Camî’ye kadar okumuştu. Ama Halid-i Ölekî (k.s.) gibi zamanın büyük bir alimi, onun yanında seyr-u sülukunu tamamlıyordu.

Gavs- Hizanî (k.s.) çok az konuşurdu fakat, müridlerinde aşırı bir muhabbet ve cezbe vardı. İrşad ve vaazda en önemli olan; va’z eden kimsenin manevî durumudur. Seyru sülukunu tamamlamış bir kimsenin irşadı farklı olur. Sâdatların hâli başkadır. Bir gün Hazret (k.s.) sevdiği bir hocaya şöyle demiştir: ''Hoca! Şu karşıdaki ağaçlara bak; içinde kalem gibi doğru olanlar da var, eğri büğrü olanlar da var. Sadatlar, kalem gibi düzgün ağaca benzer, sen onlardan istifade etmeye bak.”

Bir ayet-i kerimede ''Sadıklarla beraber olun'' buyurulmuştur. Bu ayeti kerimenin tefsirinde birçok ulema rabıtaya işaret olduğunu söylemiştir.

Elimize kuvvetli bir mıknatıs alsak etrafımdaki küçük metal parçalarını kendisine çektiğini görürüz. İşte insanın durumu da böyledir. İlmen ve aklen kuvvetli olan kişiler etrafındaki insanları etkilerler.

Mürşidler kuvvetli imanlarından ve ilâhî tasarruflarından dolayı müridlerinin kalplerini dünya sevgisi ve malayani şeylerden temizleyip Allah’a bağlarlar. Bu da tevbe-i nasuh ile meydana gelir. Tevbe-i nasuh insanın sıfatını değiştirir. Sıfatın değişmesi demek, haram fiilleri, çirkin sıfatları terkederek İslâm’ın meşru dairesine girmek yani sırat-ı mustakim üzere yaşamaktır.

Bazı sadatlar demişler ki: ''Bizim görevimiz çözüp bağlamaktır.''

Kendilerine: ''Siz neyi çözüp bağlarsınız?'' diye sorulduğu zaman "Biz, bize tabi olanların kalplerinden dünya muhabbetini çözüp Allah ve ahiret sevgisine bağlarız" demişlerdir.

Rabıta manevî bir hattır, müridi, mürşidine ve geçmiş sadatlarına bağlar.

Rabıtaya sımsıkı sarılıp devam ettiriniz. İslâmî hizmetleri bırakmayınız.! Virdlerinize devam ediniz. Sülukunuzu ilerletiniz. Letaiflerin aslî makamlarına ulaşmasına gayret ediniz. O zaman göreceksiniz ki Allah’ın izniyle Peygamber Efendilerimiz manen size yardım ediyor, geçmiş sadatlar tasarrufta bulunuyor.

Bu nimetleri dünyada iken kazanmak isterseniz, tarikat-ı aliyye’nin edeblerine uyunuz; o zaman halk içinde Hakk ile beraber olma sırrı tecelli eder, imanınız taklitten tahkike yükselir. İlme’l yakin ise ayne’l yakin, ayne’l yakin ise hakke’l yakin olur. Bunların hepsi tarikatin temin ettiği nimetlerdir.

Allah dostları hakkında ayet-i kerimede şöyle buyurulmuştur: "Biliniz ki Allah’ın velileri için hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar."

Bu nimete ermek ancak dünyada amel-i salih yapmakla olur. Amel-i salih sahipleri için ahiret alemi ne kadar kolay ve ne kadar güzeldir. Ameli olmayanların vay haline. Akıllı kişiler, bir nefesini dahi gafletle geçirmeyen kimselerdir. Siz akıllı kimselerden olun."

Bir gün Seyda (k.s.) Hazretleri’ne "Efendim! Namazda, virtte, hatmede rabıta olur mu? Olursa nasıl yapılmalıdır? diye sorulduğunda şöyle cevap vermişlerdir: " Namazda rabıta hususunda bazı sadatlar değişik sözler söylemişlerdir. Sonra cahiller onu ifrata götürüyor. Sizler, namaza başlamadan önce rabıta yapınız. Böyle olursa namaza huşu içinde başlanır.

Cenab-ı Hakk, her müridinin yanında mürşidinin bir ruhaniyetini halkeder (Onun ruhunun nuraniyeti mürid üzerine akseder). Bu yolla mürşid, kalbe tasarruf eder. Bu, Cenab-ı Hakk’ın bir ikramıdır; herşeyi halkeden O’dur. Bu halin vakıada örnekleri çoktur. Nitekim bazı müridlerin kötülüğe meyil durumunda, bazen mürşidi temessül ederek, bazen rüyada, bazen de manevî bir halle onu sakındırdığı vakidir. Bu işleri hakikatte yaptıran Allah’tır. Tarafından bir rahmet olarak mürşidi bu işe vesile kılmıştır.
Virtte rabıtaya gelince; sadatlara okunan fatiha bir hediyedir. Hediye karşılıksız olmaz. Bu sayede silsiledeki meşayih sizleri tanır. Böylece hatme ve teveccühte sadatlarla baraber olursunuz. Hatmeleri kaçırmayın; teveccüh, ilahî muhabbeti getirir.Bir mürid, zikir çekerken fatihalardan sonra biraz rabıta yapar sonra zikrine başlarsa çok fayda görür. Zikir çekerken huşu ve edebinizi kontrol ediniz.

İnsana en çok fayda veren bir şey de ölüm rabıtasıdır. Ölüm rabıtası tul-i emeli yıkar, ihlas ve yakîni doğurur.Hazret (k.s.), her gün yakınlarından ahirete gidenlerin isimlerini zikrederek "sıra bize geldi" derdi.

Rabıta, nefse karşı en büyük ilaçtır. Rabıta kuvvetlendikçe insan, nefsin hile ve azgınlıklarından kurtulur.

Rabıtaya devam ediniz.İnsan kendini mahlukatın en aşağısı olarak görmelidir. Köprü gibi olmalıdır. Üzerinden herkes geçse o görevini yapmalıdır. Nakşibendi nisbeti, nefsini terbiye eden, ihlas ve teslimiyet sahibi kimselerin üzerine gelir. Evrad-ı nakşibendiyeden maksad nefsi ıslahtır. Şeytanın helakı, kendini üstün görmesindendir. Cenab-ı Rabbu’l alemin bizleri nefsin şerrinden muhafaza eylesin.”

3 Mayıs 2009 Pazar

Hatme-i Şerif duasından bir pasaj..


-Mecmai amalil müslümiyne kutbil faiziyne sikkatul mütekiyne vesiletil mütevekiliyne sahibissehaveti vel kerameti lil müslimiyn kesirül muhabbeti lil mütevadine sahibiş şeriati vet tarikatın Nakşibendiyeti Mevlayi ve şeyhi ve seyyidi ve senedi ve menbihi temesuki ve aleyhi itimadi ve bihi iftihari ve minhu istimdadi kurrete ayni mevlana şeyhinel kamilil mükemmil Bilvanisi Mevlana Hazreti Eşşeyh Seyyid Abdülbaki'l Hüseynil Buhari (kuddise sirruh ve ila ruh)


''Müslümanların emellerini (maksatlarını) kendisinde toplayan, kurtulmuş olanların kutbu, muttekilerin tutanağı, tevekkül edicilerin vesilesi, Müslümanlarda cömertlik ve keramet sahibi, mütevazilere muhabbeti çok olan, Şeriatın ve Nakşibendi tarikatının sahibi, Efendim, Şeyhim, dayanağım, bağlandığım ve güvencim üzerine olan ve sebebi iftiharım, her türlü yardımı kendisinden aldığım, iki göz bebeğim, Efendimiz Şeyhi Kamil ve Mükemmil Serverimiz, Bilvanisli Hazreti Eşşeyh Esseyyid Abdulbaki el-Hüseyni’nin (Allah sırrını yüceltsin) ruhaniyetine vasıl eyle.''

Kısmet olursa hatme duasının mealinin tamamını da burada yayınlamayı düşünüyorum.
''Bir işaret bekleriz hak sahibinden
Umarız her daim, yüksek himmetinden''

Hatme duasının tamamının meali elimde, okudukça sevincim arttı.Hala anlamıyorsun ey nefsim !

Müjdelerle dopdolu bir kapının muştusu gibi hatme duası, anlayana..

''Kurtulmuş olanların Kutbu..'' Allah-u Ekber!

Onlardan bazıları (sallahu aleyhi veseelmin arkadaşları) dünyadayken cennetle müjdelendiler.

Efendimizin sallahu aleyhi veselem: ''Kardeşlerim'' buyurduğu ahir zamandaki biz ümmetine de inşallah bu kapıda ''kurtulmuşlar'' ünvanı verildi.

Bu az bir nimet midir kardeşler?
Kurtulmak, nereden, cehennemden..!

İzzet ve ikram sahibi Allah-ü Tela'nın cemali ba kemalini görememekten kurtulmak..

Mahrumluktan kurtulmak..

İmansızlıktan kurtulmak..

Cemaatsizlikten, sahipsizlikten, başsızlıktan kurtulmak..

Büyük günahlardan kurtulmak..

Şu hatme duasının yalnızca bu kısmına bir kitap yazılsa gerek..İlmi ve muhabbeti olanlar yazsın, biz fakirler okuyalım.

Bu Müslüman'da inşallah bu hatme duasının mealindeki bazı detaylar üzerinde bir kaç yazı durmak istiyorum.Yardım Allah'dan, himmet dostundan. Çünkü çok önemli müjdeleri ve incelikleri inci tanesi gibi, tesbih taneleri gibi dizi dizi, sıralıyor.

İmanı kurtarmak en büyük nimettir. Akıl, iman ve sonra Cemalullah. Aslında insan bunun için geldi ve bunun için yaşamalı. Gaye/menzil hedef yalnızca bu olmalı..

Ahh aldanıyoruz!

Ve yine ahh, anlamıyoruz..!

İstikamet üzere yaşamak için, kurtulmuşlardan olmak için o büyük hatme-i hacegan ordusunun/cemaatinin halkasında bir Kıtmir gibi, izbe bir köşeye sıkışmaya ne çok ihtiyacımız var.

Doktor hastasını muayene eder ve önemle perhizler üzerinde durur, ama hasta doktor kadar ehemmiyet vermez ilaca ve perhize. Zira hasta kendi vücudunu görüp, doktor ilmi ve gözü ile tetkik edecek tecrübeye sahip değil.

Aynen bunun gibi, kalp doktoru mürşid ve biz sevenler; kendimizdeki hastalık ve büyük tehlikeden habersiz gaflet içindeyiz.


Bu sebeple evliyanın nazarına ilişmekten, kovsalar da, kapılarında sadıklara sadık olmaktan, muhabbeti yakalamaktan başka çaremiz yok.


Allah'ım !

Devletli Gavs-ı Sani Hazretlerine uzun ömürler, sağlık ve afiyetler ihsan eyle..

O'nu (ks) başımızdan eksik eyleme ve kadrini anlamayı bizlere nasip eyle.

Bizim ömrümüzden al, O'na ver Yarabbi..

Biz bir işe yaramayız, ama Sen alemi onun avucuna koydun..yakına da erişir, uzağa da..

Şu yazıyı yazarken bile, izninle O (ks) himmet etti, yazdığım halde cümleler burada çıkmadı ve bu müslüman da anladı ki, onlar yazılmayacak ve yazmadım.


Ey büyük Allah'ım !
Bizleri bu azametli Menzil kapısında sabit kıl, nefsimize yedirme..Himmetten ve muhabbetten mahrum bırakma..

Seyyidimiz, Efendimiz, Şeyhimiz, Gözbebeğimiz kuddise sirruh Hazretlerini yakiyn gözüyle görmekten uzak eyleme.

Dostunun kalbinde bizlere de yer ver, bizim kalbimizi O'nun vesilesi ile gelen nurla kapla. Amin.